Sayfalar

İnsan Kurban Etmek

Kurban denilince insanların aklına İbrahim öyküsü gelir. Kurban törenlerinin insan kurban etmeye dayanan bir kökeni olduğunu biliyoruz. Kurbanlar tanrılara sunulurdu. Peki neden?

Kurban geleneğinin Mısır, Suriye ve Mezopotamya bölgesinden çıkıp yaygınlaştığı düşünülüyor. Kuzey ve Orta Amerika’da, Pasifik adalarında, Hindistan ve Afrika’nın bazı bölgelerinde insan kurban edildiğine dair bilgiler var.

İlkel insan Güneş’in bir daha doğmayacağı, bitkilerin yok olacağı gibi korkularla yaşardı ve bunları kendileri kontrol edemediğine göre kontrol eden tanrılar olmalıydı. Onların yapabileceği tek şey ise tanrılara bir şeyler sunarak bereketi artırmak ve kötülüklerden korunmaktı. Kurban törenleri hasat döneminde yapılır. Ayrıca ilk başaklar, son başaklar biçilmez, yada tarlada bırakılır, tohum ekenler kadın olur, hatta cinsel semboller kullanılırdı. Kurban, cinsellik, tarım ve bereket çok yakından ilişkilidir.

Kapısı Açık Kale: Maginot Hattı

Şu Kamerun Savaşı'nı bir hatırlasanıza; hani Fransızların 1860'da Meksika'yı işgalinde 60 Fransız lejyoneri 3 bin Meksikalının tuzağına düşmüştü. Kamerun'da o gün hala törenlerle kutlanır. Maginot Hattında da buna benzer bir olay meydana gelmişti. Fransız askeri uzmanları Birinci Dünya Savaşı'nın olumsuz etkilerini en aza indirgemek için harika bir yol bulduklarına inanıyordu.

Ancak bu plan, hem Alınanlardan, hem de Fransa'nın işe yaramayan müttefikleri Belçika ve İngiltere'nin üzerlerine düşeni yapmamasından dolayı başarısız olmuştu. Fransızlar bu kusursuz planın işe yaramadığına çok şaşırdılar.

1914'den 1916'ya Fransız ordusunu coşturan felsefenin kökleri Napolyon'a dayanıyordu: Teknolojik üstünlükleri ne olursa olsun, fanatik derecede inançlı bir ordu her türlü düşmanı yener. Bunun Fransa'ya maliyeti 1916'ya kadar makineli tüfeklere karşı göğsünü siper eden toplam bir milyon asker oldu. Neredeyse yansı da Verdun'da kaybedildi. O yılın sonunda da Fransız ordusu zaten isyan etti. Fransız komutanlar orduya ağır saldırılardan kaçınılacağı sözü vererek kontrolü ele almaya çalıştı.

Nutuk'ta I. Dünya Savaşı ve Türkiye

Atatürk’ün Anlatımıyla:

Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes antlaşması imzalanmış. Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı’na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdeddin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.

Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta… İtilaf Devletleri, ateşkes antlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalyan askeri birlikleri; Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919’da, İtilaf Devletleri’nin uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir’e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.

Çanakkale Savaşları

(Resim: İngilizlerin Seddülbahir’e yaptığı çıkarma planı)

I. Dünya Savaşı sırasında boğazı geçmek isteyen İtilaf Devletleri’yle Osmanlı Devleti arasında Çanakkale Boğazı ve çevresinde yapılan kara ve deniz savaşları. İtilaf Devletleri’nden Çarlık Rusya, zengin doğal kaynaklara ve insan gücüne sahip olmakla birlikte bunları değerlendirecek sanayiden yoksun olduğundan müttefikleri İngiltere ve Fransa’nın savaş araç-gereçleri ve diğer sanayi ürünleri yardımına ihtiyaç duyuyordu. Aksi halde Alman orduları karşısında bir varlık göstermesi olanaksızdı. İngiltere ve Fransa, bu nedenle Çarlık Rusya’ya yardım yapılmasını kararlaştırdı.

Çarlık Rusya’yı İngiltere ve Fransa’ya bağlayan en kısa yol, Çanakkale İstanbul boğazları ve Kuzey Karadeniz limanları yoluydu. Bu yolun açılması için de, ilk önce Çanakkale Boğazı’nın ele geçirilmesi gerekiyordu. İngiltere ve Fransa bu amaçla “Gelibolu Seferi”ne karar verdi; Çanakkale Boğazı’nı ele geçirmek için karadan ve denizden çok kanlı savaşları göze aldılarsa da başarılı olamadılar.

I. Dünya Savaşı (Bölüm 3: Sonuç, Antlaşmalar)

d) Savaşın Sonucu

(Resim: I. Dünya Savaşı sonrası Avrupa)

İttifak Devletleri’nin savaşın başında üstünlük sağlamalarına rağmen Almanlar, savaşın ikinci ve üçüncü yıllarında yeniden Marne cephesini zorladılarsa da bir sonuç elde edemediler; İngilizleri barışa zorlamak amacıyla denizlerde şiddetli bir savaşa giriştiler. Denizaltılarıyla her gün binlerce tonluk gemiler batırmalarına rağmen İngilizler, ABD’nin de yardımıyla savaşa devam etti. Bu sırada Rusya’da İhtilal çıkması ve çarlık yönetiminin sona ermesi üzerine Rusya savaştan çekilince (1917), İttifak Devletleri, güçlü bir düşmandan kurtulmuş oldularsa da bu durum onlara önemli bir yarar sağlamadı. Daha sonra ABD’nin İtilaf Devletleri yanında savaşa girmesi her şeyi değiştirdi.

İki milyon kişilik bir orduyla Fransa’ya çıkan ABD, Almanlara karşı saldırıya geçip Almanların Batı Cephesi’ni ortadan kaldırdı ve İttifak Devletleri, bütün cephelerde yenilgiye uğradılar. Bu arada Osmanlıların Irak ve Suriye’de yenilmeleri üzerine İngilizler, Halep ve Musul üzerine yürümeye başladılar.

I. Dünya Savaşı (Bölüm 2: Cepheler)

Birinci Dünya Savaşı’nda Türk ordusu, İngiliz, Fransız ve Ruslara karşı dokuz cephede savaştı:

1) Kafkas (Doğu) Cephesi: Karadeniz’den İran içlerine kadar uzanan ve Türklerle Rusların çarpıştığı cephe.

2) Irak Cephesi: Basra Körfezi’ne asker çıkararak Irak’ı işgale girişen İngiliz kuvvetleriyle çarpışan Türk kuvvetlerince kurulan cephe.

3) Sina-Filistin Cephesi: (Kanal Cephesi): Türklerin Süveyş Kanalı’na yaptıkları iki taarruzun başarısızlığa uğraması üzerine İngilizlerin, Filistin’i işgal amacıyla karşı taarruza geçmeleri sonucu açılan cephe.

4) Çanakkale Cephesi: İngiliz ve Fransız donanmalarının Çanakkale Boğazı’nı açmak için 18 Mart 1915’te denizden yaptıkları saldırının başarısız kalması üzerine Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerine asker çıkarmalarıyla kurulan cephe.

I. Dünya Savaşı (Bölüm 1: Sebepler, Taraflar)

a) Savaşın Nedenleri

(Resim: “İttifak kuvvetli bir inançtır. Zafere inanıyorum.”)

İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya) ile İttifak Devletleri (Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı Devleti) arasında geçen ilk büyük savaş (1914-1918). Daha sonra ABD, İtalya, Japonya ve Balkan ülkelerinin de savaşa katılması, tüm Avrupa’dan Uzak Doğu’ya uzanan ve denizlerde de süren bir cephe açtı. Savaşın gerçek nedeni, endüstri devrimi sonrası geniş üretim gücü kazanan devletlerin, dünya pazarını paylaşma konusundaki istek ve çelişkileridir. 20. Yüzyılın sonlarına doğru özellikle Almanya ve İtalya, kısa sürede bir sanayi ülkesi durumuna geldilerse de hammadde ve Pazar sorunlarının çözümü için, sömürgeler elde etmede geç kaldıklarından ekonomik sıkıntıya girdiler. 1870’te ele geçirdiği Alsace-Loren bölgesi yüzünden Fransa ile anlaşmazlık halinde olan Almanya, Afrika ve Okyanus adalarında sömürgeler elde etmeye çalıştığından buralarda da İngiltere ile karşı karşıya geldi.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Rusya, Balkanlar’a yerleşme konusunda siyasi bir çatışma içindeydi. Almanya, bu konuda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu destekliyordu. Çünkü Balkanlar’a egemen olacak bir Rusya, gelecekte Almanya için sorun yaratabilir; bu durum, Almanya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki amaçlarının gerçekleştirilmesine engel olabilirdi.